Şehit haberleriyle canımız yandı, acımız çok büyük. Canımızı çok daha yakan ise şehitlerimiz üzerinden yapılan kısır siyasi tartışmalar, polemikler… Hele de sosyal medya mecralarındaki haddini aşan paylaşımlar, yorumlar bu acının daha da artmasına yol açıyor. Birileri TSK’nin terörle mücadelesine karşı psikolojik harp söylemleri, algı operasyonları yapıyor…Kimileri de orada ne işimiz var diye Silahlı Kuvvetlerin Kuzey Irak’taki varlığını tartışmaya açıyor…Doğa ve iklim koşulları üzerinden oralarda bulunmanın nasıl bir risk yarattığını sorguluyor. Oysa tam da orada olduğumuz için bugün ülke sınırları içerisinde huzur ve güven ortamı sağlanmış durumda… Yani bir zamanlar terörle anılan yerlerde bugün petrol kuyuları faaliyetteyse, korkudan terk edilmiş topraklar ekiliyorsa, gidilemeyen dağlar, yaylalar turizm merkezine dönüşmüşse, çıkmaz sokak denilen sıfır hattındaki yerler sınır kapılarıyla canlanmışsa işte hepsi neden orada olunduğunun açık kanıtı. Ama ilginçtir ekranlardaki tartışmalarda da bundan ziyade ağırlıkla operasyonel olası taktik hatalar üzerine kurgulu önyargılar ön planda hep. Bilen bilmeyen ya da bildiğini sanan her kafadan bir ses çıkıyor. Eleştirel bakışlar elbette olmalı, hata varsa da sorgulanmalı ama doğru yer ve zamanda. Bu da sıcak operasyon, çatışma sürerken değil… Bunun kime yarayacağı da açık ve net…
***
Kaldı ki; Türk askerinin oralarda olması da 35-40 yıldır süregelen bir durum. Sınır ötesi harekâtlar, özellikle 1990’lardan itibaren artarak devam etti. Sıcak takip, küçük, orta veya büyük çaplı operasyon olarak…Binlerce terörist etkisiz hale getirildi. Teröristlerin güvenli sandıkları inlerine girildi. Mağaralarının bulunduğu dağlara, tepelere Türk bayrakları dikildi…O sahnelerin çoğuna da gazeteci olarak bizzat tanıklık ettim. Kuzey Irak’taki teröristlerin Haftanin kampına ve diğer terör yuvalarına da defalarca gitmişliğim var… Ama hepsinde de belirli bir süre sonra arama, tarama, temizlik faaliyeti bitirilip geri dönülüyor, sonrasında da teröristler o bölgeyi tekrar işgal ediyordu. Şimdilerde ise durum çok farklı. Tek tek inlerine girip, yapılan terörist temizliğiyle birlikte kontrol altına alınan yerlerde üs bölgeleri oluşturuldu ve Silahlı Kuvvetler unsurları oralarda konuşlandırıldı. Yani artık kalıcı olunuyor. Dolayısıyla TSK’nın gerçekleştirdiği ve yeni halkaları başarıyla devam eden “Pençe” serisi harekâtları, sadece bölücü terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’taki terör yuvalarına dönük askeri bir hamle ya da vurulan darbe olarak görmek eksik kalır. Bu, jeostratejik hedefi ve jeopolitik önemi olan ve belirli plan dâhilinde yürütülen çok kapsamlı ve kararlı tarihi bir duruş…Terör kaynağında kurutuluyor, terörist neredeyse hedef orası. 2019’dan bu yana atılan “Pençe”lerle de coğrafyanın konumuna göre 30-40 kilometrelik derinliğe kadar inen TSK’nın terör örgütüne yönelik alan hakimiyetini daraltma, yok etme ve ülkemiz sınırları içine terörist sızmalarını önlenme faaliyetleri var. Silahlı Kuvvetler yurt savunması, ülke güvenliği için orada bulunuyor açıkçası, yoksa kimsenin toprağında gözü falan yok.
***
Keşke; Irak teröristleri yok etse de orada müdahaleye gerek kalmasa. Ama şu an Irak paramparça, Suriye’de öyle ve teröristler o topraklarda cirit atıyor. Bunu yapan, kurgulayan da belli. Alenen teröristlere silah mühimmat desteği veren ABD ve Ortadoğu’daki ileri karakolu İsrail. Dün olduğu gibi teröristlere kol kanat geriyor, pervasızca onları eğitip, yönlendiriyorlar. 12 askerimizin şehit edildiği son olaydaki CIA ve MOSSAD’ın teröristlerle kirli ilişkileri ve bizzat işin içinde olduklarına dönük ipuçları da malum. Üstelik bu şaşırtıcı da değil. Günümüzde olduğu gibi geçmişte de benzer bir çok örnekleri var, mesela yine canımızı çok yakan sınırlarımız içinde Hakkari’de sıfır hattındaki Dağlıca ve Aktütün karakollarımıza hain saldırılar olmuş ve maalesef çok sayıda şehit vermiştik..2007 yılında o bölgede 8. Kolordu Komutanı olarak görev yapan eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’e bu olayı sorduğumda 2000’lerdeki Dağlıca ve Aktütün saldırılarının arkasında MOSSAD’ın parmağı olduğunu belirterek (27 Aralık 2018 tarihli yazımız) şunları anlatmıştı:
“Türkiye bu konuda yokluktan kaynaklanan çok büyük hatalar da yaptı. Mesela İsrail’den insansız hava aracı aldık. Hatta yapılıncaya kadar bir tanesini kiraladık. Uçurmayı bilmediğimiz için İsrailli şirketin adamını getirdik. O sırada o insansız hava aracı ne gördü ne kadar gördü, ne kadarı bize aktarıldı, aktarılmayan, gözden kaçırılan şeyler var mı bilmiyoruz.”
Yine sahadan istihbarat anlamında yaşanan ciddi sıkıntılar nedeniyle geçmiş dost, müttefik havasındaki ülkelerin yanlış yönlendirme ve de teröristlere bilgi sızdırması olarak sayısız örneklerle dolu…
***
Kısacası alçak, hain olanlar sadece teröristler değil, onların ipini elinde tutan daha başka alçaklar da var…Onların Türkiye’ye karşı hasmane tavırları da tarihsel bir gerçeklik zaten. Dolayısıyla herkesin bugünkü manzaraya bakarken, değerlendirirken de öncelikle dünün karanlıklarını unutmaması ve geldiğimiz noktayı iyi anlayarak ona göre düşünmesi, davranması gerekiyor…Öncelikle de siyasetin… Vatan uğruna canlarını veren, seve seve vermeye hazır olan tüm kahramanlara saygıyla…
GÜNDEM
09 Aralık 2024SPOR
09 Aralık 2024GÜNDEM
09 Aralık 2024SPOR
09 Aralık 2024SPOR
09 Aralık 2024GÜNDEM
09 Aralık 2024GÜNDEM
09 Aralık 2024